Beklenen Çocuklar

Medine çocukları vardı birde. Peygamberin yanı başında koşuşturan cennetteki meleklerdi onlar. Rüzgar esintilerinin arasında Mescid-i Nebi yolcularıydılar. Ellerinde seccade, başlarında takke, gözleri yerde, elleri kalplerinde yürürlerdi. Girdiler mi cennet bahçesine, kokusunu almadan çıkmazlardı.

Hani yeşil kubbede taş olmaya razı gibi, hani mescidin kapısına çarpan taş olacakmış gibi, hani kıyafetindeki yama olmak ister gibiydi sevgileri. Yağmur damlalarınca tane tane inen nurlar çıkardı gökyüzünde. Ayrı bir huzurdu, ayrı bir umuttu.

Evet ümidin adıydı Medine çocukları. Temizdi duyguları. Saftı beklentileri. Cihad için hurma dağıtırlardı. Su verirlerdi. Filizleri ağaç olurdu belki. Ağızlarının kenarındaki tebessümle içlerine çekerlerdi havayı. Huzur dolardı göğüsleri. Öyle bakarlardıki ileriye Mescid-i Haramı görürlerdi sanki.

Çocuktular. İstenirdi ki ibret makamınca durulu Uhud dağının haykırışlarında birer Hamza olsunlar. İstenirdiki geleceğin Selahaddin`i Fatih`i olsunlar. İstenirdi. Şeyh Şamiller, İzzetbegoviçler, Ahmet Yasinler, Mursiler tükendikçe yenilerinin gelmesi beklenirdi.

Özellerdi, güzellerdi. Öyleki şeytan taşlamasında birer çakıl taşıydılar. Mekke`ye giden yolda ihram inceliğindeydiler.

Ve belki, Kudüs muhafızı olmaya hazır ve nazırdılar.