James Joyce ve Ulysses

Joyce, 2 Şubat 1882 de Dublin’de doğmuştur. Cizvit okullarında eğitim gördü; Dublin’deki University College’de felsefe ve modern diller okudu. 1900’de, henüz üniversite öğrencisiyken edebiyat yaşamında büyük etkisinde kaldığı, Ibsen’in, bir oyunun üzerine kaleme aldığı uzunca yazı Fortnightly Review isimli dergide yayımlandı ve bundan sonra kendinden söz ettirmeye başladı. O yıllarda henüz ilerleyen dönemlerde yayımlanacak olan lirik şiirlerini yazmaktaydı.

1902 yılında Paris’te yaşamaya başladı fakat bir süre sonra Dublin’e geri döndü. 1904’te hayat arkadaşı Nora Barnacle ile yaşamaya başladı.( 16 Haziran 1904 günü, Ulysses’in anlattığı gün, Nora ile tanıştığı gün olarak rivayet edilmektedir.) Daha sonra ki yıllarda ilk kitabı yayımlandı, Dublinler, 1914. Arkadasın dan tek oyunu olan Sürgünler’i ve Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi isimli otobiyografik romanı yayımlandır 1916’da. Aynı yıl Joyce ve ailesi Zürih’e taşındı.

Büyük bir yoksulluk içinde yaşadıkları Zürih’te en büyük eseri olan Ulysses üzerine çalıştı ve bu kitap Little Review adlı bir Amerikan dergisinde dizi halinde yayımlanmaya başladı. Dizileştirme 1918’de başladı, ancak kitap hakkında dava açılması nedeniyle 1920’de diziye ara verildi. Ulysses kitap olarak ilk kez 1922’de Paris’te basıldı. Dublin’de geçen 24 saati anlatan bir romandır. Pek çok yeni tekniğin kullanıldığı roman, yayımlandığında büyük yankı uyandırmıştır.

 

Ulysses, 8 Aralık 1933 günü Amerikan hükümetinin “müstehçen” gerekçisiyle toplatma kararı alınmıştır. İlerleyen yıllarda bu karardan dolayı alınan aklama kararında, kitabı okuyan yargıç düşüncelerini şu şekilde ifade eder; “Joyce Ulysses’i yazarken, ilk olmasa bile, yeni bir yazınsal biçim kullanmak istemiştir. Dublin’de 1904 yılında yaşanan, ortanın  altındaki sınıftan kişileri almış, haziran ayının başındaki bir gün boyunca, sadece neler yapmış olduklarını değil, neler düşünmüş olduklarını da anlatmıştır. Bana öyle geliyor ki, kaleidoskopik bilinç ekranında, hem sıradan malzemeyi, hem de pek derinlerdeki malzemeyi yansıtabilmiştir.”

book-jamesjoyce-splsh

Ulysses’i anlamak her zaman bir polemik  meselesi olmuştur. Joyce onun için şöyle demiştir; “İçine öyle bulmacalar, öyle muammalar kattım ki akademisyenler yıllarca ne demek istediğimi tartışıp duracaklar ki buda ölümsüzlüğümüzü kesinleştirmenin tek yolu.” Ortak kanaat, onu anlamanın yolunun, tüm kutsal kitapları okumak, İrlanda tarihini bilmek hatta dünya tarihini bilmek, mitoloji okumuş olmak, 1001 gece masallarından haberdar olmak, Henrik İbsen’nin oyunlarını okumak, izlemek, felsefeyi ve İngiliz edebetiyatını iyi bilmek gerektiğinden geçtiğidir. Fakat hepsinden önemlisi kitabın temelleri Homeros’un ünlü destanı Odysseia’ ya dayanmaktadır.

Kitap Türkçeye Nevzat Erkmen tarafında çevrildi ve düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir; “Ulysses bir yolculuk, hepimizin yaşam serüvenini simgeleyen tinsel-tensel bir yolculuk. Ulysses’i çevirmekte bir yolculuktur ve hiç bitmeyek. O tanımsız labirentlerde acımasız devlerle kapıştım, fettan denizkızlarıyla oynaştım, Dublin insanlarıyla ne oyunlar oynadım, Joyce’un ulusesini dinledim de dinledim, bir Mr. Bloom olup çıktım.”

Sefa Karaca