Metrobüs Çilesi
metrobüs duraklarında bi grup acayip insan var. aslında bunlar da sizin benim gibi akbili olan, durakta metrobüs bekleyen, düz insanlar. ama bunlarda kimsede olmayan bi özellik mevcut. arabası olmayanlar sahneyi hatırlayacaktır. metrobüs durağa yaklaşınca insanlarda petrol gören amerikalı misali bi titreşme hasıl olur. ve zat-ı metrobüs durup kapılar açılınca, insanlar kapılara doğru koşuşmaya başlar. buraya kadar her şey normal. doğadaki her sistem gibi işleyen bi sistem. ama işte tam orada olan oluyor. az evvel bahsettiğim ademoğlları, metrobüs kapısına kadar binecekmiş gibi koşturup, aniden tam kapının önündeki sarı çizgide, arkasında hiç kimsecikler yokmuş gibi duruveriyorlar. hop. ne kendileri biniyorlar, ne arkasındakinin binmesine müsaade ediyorlar. tahminimce bu insanlar bi sonraki metrobüse de binmiyorlar. öyle akşama kadar sarı çizginin önünde bi sonraki metrobüsü bekliyolar. size de”ablacım, bi geçeyim ben. sizin işiniz gücünüz yok sanırım. hayır, sınav olmasa şu güzelim köprü altında ben de beklemek isterim de, malum sınavlar…” demek düşüyor. bu zatlar ya “sarı çizgiyi geçmeyin” tabelasını çok ciddiye alıyor. ya da, benim bilmediğim, ahir zamanda geleceği müjdelenen bi metrobüs var ve bu insanlar o metrobüsü bekliyor. kısaca kedi canını onların..