The Big Lebowski ve Johnson Paranoyası
“Tek umudum o Almanlar gelip penisimi kesmeden önce Big Lebowski’nin beni öldürmesi…”
Dude lakaplı Lebowski ve arkadaşları Donny ile Walter; Los Angeles’ta kendi hallerinde, mütevazi bir hayat sürdürmektedirler. Aslında üçünün de tek ortak noktası bovlingdir. İşsizdirler ve zamanlarının büyük bir bölümünü bovling oynayarak geçirip büyük turnuvaya hazırlanırlar. Fakat bir gün Dude lakaplı Lebowski kendisiyle aynı ismi paylaşan evli bir milyarderle karıştırılır. Tekerlikli sandalyeye mahkum diğer Lebowski’nin karısı şehirdeki herkese hatta porno sektöründekilere bile borçlanmıştır. Bu yüzden kötü adamlar onun evine gelirler ve ahbabı tartaklayıp ondan para koparmaya çalışırlar. Oysaki ona kimse Lebowski diye hitap etmez, herkes onu Dude (Ahbap) diye çağırır. Gangesterler de yaptıkları hatayı kısa sürede fark ederler fakat gitmeden önce ahbabın evindeki halıya işerler. Halısının hesabını sormak için adaşının malikanesine giden Dude artık ailenin içine girmiş bulunmaktadır. Lebowski çiftiyle tanışan Ahbap’ın tanışacağı bir sonraki kişi Big Lebowski’nin kızı feminist ressam Maude Lebowski olacaktır.
Filmin açılış sekansında kamera çölde sürüklenen çalı görüntüsünden sonra bir yamaçtan Los Angeles’ın renkli ışıklarına ve mimarisine döner. Böylece korkutucu vahşi batıdan 90’lı yılların eğlenceli ve tuhaf Los Angeles’ına uzanan bir yolculuğa sürüklendiğimizi fark ederiz. Western filmlerde kamusal alanda görünmeyen, evlenilecek, eğlenilecek ayrımına tabi tutulan ve iyi kötü olarak yaftalanan kadınlar noir filmlerde bu anlamda keskinliğini artırarak karşımıza çıkarlar. Ailelerini koruyan, çocuk büyüten namuslu kadınlar, kutsal anne veya erkekler tarafından korunmaya muhtaç kurban pozisyonundayken, ötekiler ise erkeklerin iştahını kabartan, onları yoldan çıkartan ve mahvolmalarına neden olan kadınlar olarak lanse edilirler. Güzelliklerini kullanarak ilişkiye girdikleri erkekleri avuçlarının içine alan kadınlar kendilerine aşık ettikleri erkeklerin mal varlıklarını, toplumsal statülerini, itibarlarını ve erkekliklerini sömürerek hayatta kalmaya çalışırlar. Bu elbetteki yaratılmaya çalışılan bir imaj; kısacası kadının baskın ideolojinin ve eril tahakküm tarafından sinemada yeniden sürümüdür.Femme fatale olarak isimlendirilen bu kadınlar 1940-50’li yıllardaki klasik noir sinemasından bugüne kadar birçok evrim geçirmiştir. Femme fatale’in sinemadaki tasviri, arka planda toplumun içinde bulunduğu ruhsal durumun bir yansımasını oluşturur. Bu bağlamda ikinci dünya savaşı döneminde ABD’de de güç kazanan kadınlar sinemada cinsel paranoyayı arttırmış ve neo-noir filmlerdeki feminist etkiyi daha da belirgin hale getirmeye başlamıştır. İşte bu cinsel paranoyanın The Big Lebowski filminde absürd komedi tarzına uygun olarak Johnson Paranoyasına denk düştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.
Muade, üvey annesinin kaçırılmasıyla ilgili konuşmak için Ahbap’ı evine çağırır. Bu esnada çırılçıplak bir halde tavana asılı şekilde resim yapmaktadır. Dude, başının üzerinden geçen Maude’ın ne yaptığına pek anlam veremez ve bunu biraz korkutucu bulur. Maude işini bitirdikten sonra üzerine bir sabahlık giyer ve Ahbab’ın yanına gelir.
‘‘Kadın biçimi sizi rahatsız ediyor mu? Sanatımın güçlü şekilde vajinal olduğu söylenir. Bu bazı erkekleri rahatsız eder. Vajina kelimesi bile bazı erkekleri rahatsız etmeye yeter. Oysa bir erkek penisinden bahsedecekse gözünü bile kırpmaz kendi tabancasından ya da Johnson’ından.’’
Dude bunun kendisini rahatsız etmediğini söyler çünkü geri almaya çalıştığı halısıyla ilgilenmektedir. Fakat Maude feminizmle ilgili konuşmasını sürdürür. Bazı erkeklerin feministlerin seksten hoşlanmadıklarını düşündüklerini oysa bunun hoş sevgi, dolu bir birleşme olabileceğini, kendisinin de bundan zevk alabileceğini söyler ve lafı üvey annesine getirir. Onun, erkeklerin tabiriyle şehvet düşkünü, kadınların tabiriyle ise nemfomanyak olduğunu, sevgiden yoksun cinsel birliktelikler yaşadığını söyler ve sonra da Dude’a üvey annesinin oynadığı bir porno film izletmeye başlar.
Bir başka sekansta Dude, Maude ile birlikte olduktan sonra onun bacaklarını havaya kaldırıp bir takım hareketler yaptığını görür. Ona bunun yoga olup olmadığını sorar. Maude da bu yöntemin hamile kalma ihtimalini arttırdığını söyler. Bunu duyan Dude, White Russian kokteylini püskürtür ve korku içerisinde bir şeyler gevelemeye başlar. Maude, ondan döllemek için spermlerini çalmıştır ve şimdide ondan hamile kalmayı istemektedir. Maude, Dude’a endişelenmesine gerek olmadığını çünkü çocuğunu büyütmek istemeyecek bir babaya ve pek sık görmeyeceği bir kocaya ihtiyaç duyduğunu söyler. Bu sözler ahbabı biraz olsun rahatlatsa da filmin ilerleyen kısımlarında onun rüyalarına tanıklık ederek bilinçaltına işlenen korkunun izlerini görmeye başlarız. Rüyasında kadınları kukalar şeklinde görür. Yüzlerce kuka vardır. Kendisi de Maude’nin daha önce kendisine izlettiği porno filmdeki tamircidir. Yapmaktan en çok haz aldığı şeyi, bovling oynamayı, kadınla ilişkilendirmiştir. Maude ise bir Viking kadını olarak kendini kukaların arasında görünür.
Viking toplumunda kaynaklara ulaşmada ve onlardan faydalanmakta kadınlarla erkekler arasında fark olmadığını bilmekteyiz. Bu toplumlar kadın erkek eşitliğini bir hak mücadelesi olarak değil, doğanın doğal dengesi olarak görmüşlerdir. Belki de bu nedenle Dude, rüyasında Viking kadını olarak gördüğü Maude’nin elinde bovling topu olmuş kukaların üzerine doğru sürüklenmeye başlar. Baştan bu durumdan keyif alan Dude, sonrasında yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hisseder. Büyük bir makas onu iğdiş etmek için peşine düşmüştür. Ahbabın gördüğü rüya kendisinden hamile kalmak isteyen feminist Muare’nin onu Oedipus Kompleksi’ne sürüklediğine işaret eder. Kral Laius’un başına gelenlerin kendi başına gelmesinden korkmaktadır. Çünkü gangsterler onu, penisini bir kemirgene yedirmekle tehdit etmişledir, Maude de kendisinden spermlerini çalmıştır. Coen Kardeşler’in tarzıyla The Big Lebowski, sıradan bir kara film olmak yerine muhteşem bir absürt komediye dönüşmüştür. Ve bu absürt komedi kara mizahın tüm abartılı yönlerini gülünç bir şekilde ortaya çıkardığı gibi femme fatale tiplemesiyle de kafa bulmuştur.
Belce Örü (sinematopya.com adresinden alınmıştır.)